Sayfalar

27 Aralık 2015

Örnek Kalıp Cümleler 1

A

After you: Senden sonra

Allow me: Bana izin ver

A lovely day, isn’t it?: Hoş bir gün, (öyle) değil mi?


Any thing else?: Başka bir şey var mı?

Any day will do: Herhangi bir gün bana uğra

Are you kidding?: Şaka mı yapıyorsun? Kafa mı buluyorsun?

Are you sure?: Emin misin?

As for me: Bence

As soon as possible (A.S.A.P.): Mümkün olan en kısa sürede

B

Be careful!: Dikkatli ol!

Be calm!: Sakin ol!

Be patient!: Sabırlı ol!

Be quiet!: Sessiz ol

Bottoms up!: Şerefe! İçkiyi bir yudumda bitirmek. Fondip yapmak

Bless you!: Çok yasa!

By the way: Bu arada..

C

Can I help you?: Yardım edebilir miyim?

Can you repeat it?: Tekrar eder misin?

Cheer up!: Neşelen

Come on: Yapma, hadi ama

Congratulations!: Tebrikler!

Count me on, Count me in: Ben varım, beni de sayın.

D

Do l have to?: Yapmak zorunda mıyım?

Do me a favor: Bana bir iyilik yap

Do you understand?: Anladın mı?

Don’t be so childish: Çocuk olma, çocuk gibi davranma

Don’t be ridiculous: Komik olma

Don’t be so modest: Alçak gönüllü olma

Don’t keep the truth from me: Benden gerçekleri saklama

Don’t let me down: Beni hayal kırıklığına uğratma

Don’t move!: Kımıldama!

Don’t worry: Endişelenme

E

Enjoy yourself!: Eğlenmene bak!

Excuse me Sir: Affedersiniz efendim

F

Feel beter: Daha iyi hissetmek, daha iyi olmak

Follow me: Beni takip et

Forget it!: Unut onu, unut gitsin

Forgive me: Beni affet

For what?: Ne için?

G

Give me a hand!: Bana yardımcı ol, bana yardım et (şu işe bi el at).

Good job!: İyi iş

Good luck!: İyi şanslar

Guess what?: Tahmin et ne (oldu)?

H

Have fun!: İyi eğlenceler veya eğlen

He can’t take a joke: O şakadan anlamaz

He doesn’t care about me: Beni umursamıyor

He has a large income: Onun kazancı çok, iyi para kazanıyor

He is collecting (saving) Money: Para biriktiriyor

He is my age: O benim yaşımda

He is just a child: O sadece bir çocuk

He is totally exhausted: O tamamen bitmişti, tükenmişti

He looks very healthy: O çok sağlıklı gözüküyor

He paused for a reply: Cevap vermek için durdu

He repaired his house: O onun evini tamir etti

He suggested a picnic: Piknik yapmayı önerdi

He was born in New York: O New York da doğdu

Help yourself: Kendine yardım et

Here’s a gift for you: Bu senin için bir hediye, işte hediyen!

Here you are: İşte buyurun (alın), işte buradasın

Hold on: Bekle

How are things going?: İşler nasıl gidiyor?

How do I look?: Nasıl görünüyorum?

How’s it going?: Nasıl gidiyor? Ne var ne yok?

How much?: Ne kadar

How much does it cost?: O ne kadar tutuyor, maliyeti nedir?

I

I agree: Aynı fikirdeyim, sana katılıyorum

I caught the last bus: Son otobüse yetiştim

I can’t help it: Benim elimde olan bir şey değil.

I could hardly speak: Zorlukla konuşabildim

I decline!: Reddediyorum

I don’t mean it: Onu demek istemedim, onu kasdetmedim.

I dont understand: Anlamadım

I doubt it: Ondan şüpheliyim, Ondan şüphe ederim.

I have a suprise for you: Senin için bir sürprizim var

I have no idea: Hiçbir fikrim yok

I have something to tell you: Sana söyleyeceğim bir şey var

I have the right to know: Bilmeye hakkım var

I just made it!: Şimdi yaptım.

I know all about it: Bütün ayrıntılarıyla biliyorum

I know what I said: Ne dediğimi biliyorum

I love you!: Seni seviyorum.

I’ll arange everything: Herşeyi ayarlayacağım

I’ll back soon: Çok yakın zamanda geri döneceğim

I’ll be more careful: Daha dikkatli olacağım

I’ll be right there: Hemen geliyorum

I’ll have to try that: Bunu denemek zorundayım

I’ll fix you up: Sizinle ilgileneceğim

I’ll see to it: O işi hallederim ben.

I’m afraid that I have to go: Korkarım gitmem gerekiyor

I’m busy: Meşgulüm, yoğunum

I’m full: Tokum.

I’m his fan: Onun hayranıyım

I’m home: Evdeyim

I’m in a hurry!: Acelem var

I’m lost: Kayboldum.

I’m not sure I can do it: Yapabilir miyim emin değilim

I’m on a diet: Diyetteyim

I’m single: Bekârım

I’m so sorry about this: Bunun için çok üzgünüm

I’m sorry: Özür dilerim, üzgünüm

I’m sure: Eminin

I’m sure of it: Ondan eminim

I’m very proud of you: Seninle gurur duyuyorum

I need to do this: Bunu yapmaya ihtiyacım var

I saw it with my own eyes: Kendi gözlerimle gördüm

I see: Anlıyorum

I quit!: İstifa ediyorum, bırakıyorum, vazgeçiyorum.

I promise: Söz veririm

I think so: Sanırım öyle

In that case: Bu durumda

Is it true or false?: Doğru mu yanlış mı?

Is it yours?: Bu senin mi?

It doesn’t make sense: Bunun bir anlamı yok

It doesn’t matter: Fark etmez

It really takes time: Bu gerçekten zaman alır

It’s fort he best: Böylesi daha iyi

It’s her field: En iyi o bilir, onun alanı

It’s none of your business: Üstünüze vazife değil, sizi alakadar etmez, sizi ilgilendirmez

It’s not a question of that: Mesele o değil

It’s a good idea: BU iyi bir fikir

It’s a long story: Uzun hikaye

It’s just what I need: Bu tam da ihtiyacım olan şey

It’s not a good idea: Bu iyi bir fikir değil

It’s no use complaining: Şikayet etmenin anlamı yok

It’s ok: Herşey tamam, herşey yolunda

It’s on the tip of my tongue: Dilimin ucunda

It’s too good to be ture: Gerçek olamayacak kadar iyi

It’s up to you: Bu sana bağlı

It’s very thoughtful of you: Çok düşüncelisin

It’s your turne: Sen sıran

It seems all right: Tamam gibi gözüküyor

J

Just a minute: Sadece 1 dakika izin ver

Just wonderful!: Harika!

K

Keep in touch: Muhafaza et, irtibatı kesme, teması kesme

Keep it up!: Aynen devam et!

Keep your promise: Sözünü tut

L

Let me see: Bir bakayım

Let’s go!: Hadi gidelim!

Let’s not waste our time: Zamanımızı boşa harcamayalım

M

Make yourself at home: Kendini evdeymiş gibi hisset

Me too: Ben de

Mind your own business: Siz kendi işinize bakın!

More or less: Aşağı yukarı

Move out of my way!: Yolumdan çekil!

My car needs washing: Arabamın yıkamaya ihtiyacı var

My god!: Aman Tanrım

My treat: Bu benden.

N

Neither you nor he is wrong: Ne sen hatalısın ne de o

Never mind: Boş ver, zararı yok

None of your business!: Seni ilgilendirmez

No one knows: Kimse bilemez

No problem!: Sorun yok

No way!: Olamaz! Hiçbir şekilde, hiçbir yol,

Not a sound was heard: Sessizlik hâkimdi, çıt yoktu

Not bad: Kötü değil, fena değil

Not yet: Henüz değil

O

Of course!: Tabiî ki

S

See you: Görüşürüz Shut up!: Kapa çeneni

Slow down!: Yavaşla

So do I: Bence de

So it seems: Öyle görünüyor

So long: Hoşça kal, oldukça uzun

So much the beter: Daha iyi ya, Tam isabet!

Sooner or later: Er ya da geç (eninde sonunda)

So so: şöyle böyle, eh işte

Stop making such a noise: Gürültü yapmayı kes

T

Take care!: Kendine iyi bak, dikkat et

Take it easy: Rahatına bak, kafana takma, boşver

Tell the truth: Doğruyu söyle

Thank you: Teşekkür ederim

Thank you for your advice: Önerin için teşekkür ederim

Thank you for your effort: Çabanız için teşekkür ederim.

That’s always the case: Her zaman öyledir.

That’s all!: Hepsi bu, bu kadar.

That’s all for now: Şimdilik bu kadar

That’s neat: İlginç bir şey

That’s the worst of it!: Bu olabileceğin en kötüsüdür.

The road divides here: Yol burada ayrılıyor

The whole world knows that: Bütün dünya bunu bilir

They hurt: Onlar acıtır, bu incitir

Things are getting beter: İşler iyiye gidiyor

Time after time: Zaman zaman

Time is money: Zaman paradır

Time is running out: Zaman tükeniyor

This way: Buradan ya da bu şekilde

Time is up: Zaman doldu, süre bitti.

To be careful!: Dikkatli olmak

Try again: Tekrar dene

W

Watch out!: Dikkat et!

What about you?: Peki ya sen, bu konuda senin fikrin ne, sen bu konuda ne düşünüyorsun?

What a nice day (it is)!: Ne güzel bir gün!

What a pity!: Ne yazık!

What does it mean?: Bu ne anlama geliyor?

What do you think?: Ne düşünüyorsun?

What happened?: Ne oldu?

What happened to you?: Sana ne oldu?

What’s new?: Ne haber

What’s the matter?: Ne var, ne oldu?

What’s up?: Ne haber?

What’s wrong with you?: Neyin var?

What’s your trounle?: Senin derdin ne?

Who’s calling?: Kim arıyor, kim çağırıyor

Who tall you that?: Bunu sana kim dedi?

Would you like some help?: Yardım ister misin?

Why not?: Neden olmasın

Y

Yes, I suppose so: Evet, galiba öyle

You are a chicken: Sen bir ödleksin

You are just in time: Tam zamanında geldin

You are really killing me: Beni gerçekten öldürüyorsun

You can get what you want: Ne istersen alabilirsin

You did right: Doğru yaptın

You have got a point there: İyi bir noktaya değindin

You here that?: Duydun mu?

You owe me one: Bana borçlusun

You’re welcome: Birşey değil

You set me up!: Bana tezgâh kurdun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder